31 Mart 2021 Çarşamba

Birkaç Metreküp Aşk-Cemşit Mahmudi İran Filmi Analiz


2014 yapımı Birkaç Metreküp Aşk adlı İran filmi Tahran’da geçmektedir. Tahran’ın kenar mahallesinde yer alan bir fabrikada İranlı işçiler ve Afganistan’dan İran’a sığınmış kaçak işçiler çalışmaktadır. Bu mülteciler çok düşük ücretler ile adeta köle gibi çalıştırılmaktadır. Gündüzleri fabrikada çalışıp geceleri de aileleriyle birlikte fabrika yakınlarındaki birkaç metreküplük konteynır evlerde yaşamaktadırlar. Oldukça fakir bir hayat sürmektedirler. Kanları kıpır kıpır kaynayan Afgan kız Marona ile İranlı Sabir’in aralarında da yakınlık olur. Birbirlerine çocuksu ve oyun tadında derin bi sevgi duyarlar. Her ikisi de fabrikada çalışmaktadır. İş aralarında sürekli görüşürler.

Bir atölyede, işveren bir adam vardır. Oldukça yardımseverdir. Afganlara çalışacak iş ve kalacak yer imkanı sağlamaktadır. Bir İranlı tornacılık yapan dayısı için kalacak yer ve iş vermesini ister ama adam bunu hemşerisi olmasına rağmen kabul etmez. Adam Afganlara iş ve yatak verip dayısını neden kabul etmediğini sorar. Adam da onların hepsinin akraba olduğunu ve birbirlerine bağlı olduğunu, iyi anlaştıklarını söyler.

O arada da o kenar mahallede, gayet sağlıksız, hijyensiz ortamda, bir çocuk da sünnet olur.

Yağmur çamur demeden insanlar çalışmaktadır.

Bu arada Sabir ve Marona konteynır deposında sık sık görüşmeye devam ederler. Birlikte güzel vakit geçirirler. Marona eski resimlerine bakarlar. Afganistan’daki evlerinin resmini görür. Evlerine savaşta roket düşmüştür. Sabir’e annesinin ölmüş resmini, babasının ve kendi küçüklük resmini de gösterir.

Bazı kaçak işçiler de çok zor şartlarda çalışırken, polis geldiğinde dört bir yana kaçmaya başlarlar. İçerisi su dolu bir tünele saklanırlar. Polis işverenler konuşur ve kaçak Afgan işçi çalıştırmadığını söyler. Polis gidince de işçiler tekrar çalışmaya devam ederler.

Birgün Sabir evlenmek istediğini söylemek için teyzesini arar ama söyleyemez. Mahalleden bir adam çocuğun sünnet eğlencesi vardır onu davet etmeye gelir. Kendi kültür adetlerine göre kutlama yaparlar, danslar ederler ve oyunlar oynarlar. Sabir de davete katılmıştır. Gözleri Marona’yı arar. Marona da gelir tam karşılıklı otururlar ve sürekli bakışarak birbirlerine gülümserler. O gece mahalleden Sabir’in komşusu Aziz’in kuzeni ailesiyle birlikte Kabil’den gelmiştir.

Ertesi gün Sabir ve Marona konteynırda yine buluşurlar. Sabir Marona’dan onu sevdiğini söylemesini ister fakat o çok utandığı için söyleyemez. Sabir de kızın avcuna çiçek çizmek ister, kız önce inanışı gereği elini uzatmak istemez sonra çocuk dokunmadan sadece kalemin ucuyle kızın eline çiçeği çizer.

Atölyede bir Afgan ve İranlı Gaffur arasında kavga çıkar ve Sabir onları ayırır. Daha sonra işveren, Gaffur’un maaşından keser. O da işverene ağır laflar eder ve tokadı yer.

Bir sonraki gün işçiler yine çalışırken polis devriyesi geçer. İşçiler su dolu tünele koşa koşa giderler. Polis bu kez işçileri görür ve işverene gider. Biraz sonra Marona’nın babası Abdüsselama saklandıkları tünelden çıkar. Adamın canına tak etmiştir. Polise, Afganistan’a gideceklerini söyler. Polis tekrar kaçabilme ihtimalleri yüzünden inanmak istemez. Abdüsselama kızını da alır ve oradan uzaklaşırlar.

İşveren Gaffur çalışırken yakasından tutar ve onu kovar.

Morano ve babası evlerine giderler ve babası çıkış işlemlerini halledeceğini ve eşyalarını toplayıp gideceklerini söyler. Morano ve Sabir buluştuklarında bunu ona söyler. Her iki de ayrılacakları için ağlamaya başlarlar. Sabir Rahmet abisini arar ve onların gitmesini ertelemesi için yardım ister. Ayrıca evlenmek istediğini de söyler fakat adam pek sıcak bakmaz. Evliliğin kolay bir şey olmadığını dile getirir.

Sabir işverenden Morano’nun babasıyla bu evlilik meselesini konuşmasını ister ve adam da konuşur. O sırada Sabir de bu durumu Morano’ya anlatır. Abdüsselama bir hışımla eve gelir ve kızını arar bulamaz. Çok sinirli bir şekilde mahallede aramaya devam eder. Sonunda ikisi konuşurlarken kızını görür ve onları hırpalar. Kızını döver. Diğer taraftan de Sabir’i de döver. Abdüsselama onu, akrabalarının küçük düşürmemesini ister ve kovar. Kızını da sıkıştırıp elaleme rezil etmemesi için sakin davranmasını söyler ve eve doğru yönelirler. Sabir de onların evine gider ve kızını dövdüğü için haykırır. Adam evlenirlerse kendisini Afgan diye aşağılayacaklarını düşüneceği için evliliklerine karşı çıkar. İşveren adamı ikna etmeye çalışır. Gençlerin birbirlerine aşık olduklarını, onların önünde engel olmamasını ister. Diğer taraftan Sabir de Morano’yu arka tarafta görür ve onu birlikte kaçmaya ikna etmeye çalışır. Ama kız kabul etmek istemez çünkü babasını utandırmaktan ve insanların ona kötü sözler söylemelerinden korkmaktadır. Daha sonra abdüsselama kızını tekrar aramaya koyulur çünkü  araba gelmiştir ve gideceklerdir. Sabir de Morano’yu konteynırd saklar ve gitmesine engel olmaya çalışır. Kız çok korkuyordur. O esnada vinç, onların saklandıkları konteynırı, kestirme kaynak makinesi ile kesilmesi için kaldırmaya başlar. Konteynır kesilmeye başlar. Yardım için bağırmaya başlarla fakat kimse onları duymaz. Kzıın babası deli gibi onları arar ama bir türlü onlara ulaşamaz. Ve film acı bir sonla biter.

Mahmudi'nin filmi insanları ırkına, dinine, diline göre değerlendirmememiz gerektiğini acı bir şekilde yüzümüze çarpıyor. Karşımızda hor gördüğümüz insanların da bir onuru, gururu hepsinden öte bir kalbi olduğunu unutmamamız gerekiyor. Kimse hayatını kendi elleriyle seçmiyor. Hayat bazen bazı insanların yüzünü güldürmeyebiliyor.

Birkaç Metreküp Aşk-Cemşit Mahmudi

 


Tahran’ın kenar mahallesinde yer alan bir fabrikada Afganistan’dan İran’a sığınmış kaçak işçiler çalışmaktadır. Gündüzleri fabrikada çalıp geceleri de aileleriyle birlikte fabrika yakınlarındaki birkaç metreküplük konteynır evlerde yaşamaktadırlar. Bir gün, fabrikada işçi olarak çalışan İranlı Saber, Afgan bir mültecinin kızı Marona ile tanışır ve onunla iş aralarında görüşmeye başlar. Aralarındaki bu çocuksu ve masalsı aşk çok geçmeden kimsenin tahmin edemeyeceği sonuçları da beraberinde getirir

21 Mart 2021 Pazar

SERÇELERİN ŞARKISI-Majid Majidi

 


Kerim, deve kuşu çiftliğinde çalışmaktadır. Çiftlikten bir deve kuşu kaçınca işinden olur, Kerim. Kerim'in kızı Haniye işitme engellidir ve işitme cihazı bir kaza sonucu arızalanır. Kerim, işitme cihazının tamiri için şehre inince yeni bir iş fırsatı kendisini bulur. Bu işten fazlaca kazanç elde edince onun ve ailesinin dünyasında değişimler meydana gelince Kerim, vicdanının sesine kulak verecektir.

Baran(yağmur)-Majid Majidi

 


Baran, Majid Majidi'nin orijinal senaryosuna dayanan Majid Majidi'nin yönettiği 2001 İran filmidir. Film, Tahran'ın eteklerinde yaşayan birçok Afgan mültecinin bulunduğu son zamanlarda gösterime giriyor. Baran, yönetmen ve yazar Majid Majidi için hem ulusal hem de uluslararası alanda birçok ödül kazandı

Kaplumbağalar da Uçar-Behmen Kubadi

 

Film Türkiye-İran sınırında bulunan bir Kürt mülteci kampında geçmektedir. Mayın toplayarak yaşayan Soran 13 yaşında bir çocuktur. Kasabadakiler için hazırladığı bir anten aracılığı ile Saddam’ın düşüşünü haber alıp herkese duyurur. Bu sırada Agrin de 14 yaşında bir annedir. Soran ona aşık olur ama Agrin’in ağabeyi Henkov tarafından huzursuz edilir. Henkov’un kolu yoktur çünkü bir mayın basmıştır. Şimdi ise gelecekten haber verebilmek gibi bir yeteneği vardır. Film, 52. San Sebastian Film Festivali’nde En İyi Film seçilmiştir. En İyi Senaryo dalında da Jüri Özel Ödülü’ne layık görülmüştür. Ve bir de Berlin Film Festivali’nde Barış Ödülü kazanmıştır. Kaplumbağlar da Uçar, Saddam’ın ardından Irak’ta çekilen ilk filmdir.

SORAYA’YI (SÜREYYA'YI) TAŞLAMAK

 


Dini taassubun yaşadığımız çağda korkunç yüzünü göstermesinin belgesi niteliğindeki bu duyarlı yapım, Freidoune Sahebjam isimli romancının Soraya'yı Taşlamak isimli eserinden sinemaya aktarıldı. Filmin konusuna gelince; Freidoune bir gazetecidir. Arabası bozulduğu için durduğu küçük bir köyde Zahra ile tanışır. Mütedeyyin insanların çoğunlukla yaşadığı bu köyün sakinlerinden Zahra, Freidoune'un peşini bırakmaz. Çünkü onun bir basın görevlisi olduğunu anlamıştır ve Zahra, onunla konuşabilmek için ısrarla peşine takılır. Yeğeni Soraya bir gün önce aynı köyde yaşadığı insanlar tarafından vahşice katledilmiştir. Ölmeden önce yeğenine söz veren Zahra, bunun köyün sırlarının arasına gömülmemesi için elinden geleni yapmaya kararlıdır. Tek umudu da bu gazetecinin elindedir, dinlemeli ve bu küçücük köyün büyük günahını tüm dünyaya anlatmalıdır.

Allah yakındır - God is close - iran filmi

 


Köyündeki insanlar Rıza'yı pek aklı başında olmayan bir genç olarak biliyorlar. Rıza anayol selden zarar gördüğü için motosiklet-taksiciliği yaparak insanları taşımaktadır. Bu esnada yolculardan biri olan köyün yeni öğretmenine aşık olur. Öyle bir aşk ki onu gerçekten divane eder.   Mucizevî bir deneyimle sonlanan "Hüdâ Nezdik Est" (Allah Yakındır), Ali Veziriyan'ın aşkı ruhanî ve irfânî bir bakış açısıyla incelemesidir.   Mecâzî ve İlahî aşk konulu film, Veziriyan'a İran 25. Uluslararası "Fecr Film Festivali"nde (2007), en iyi yönetmen ve İtalya'da 10. Din ve Günümüz Film Festivalinde (2007) "Don Tonino Bello" ödülünü kazandırdı.

Bir Ayrılık-Asghar Farhadi Film

 


Bir Ayrılık, Asgar Ferhadi tarafından yönetilen ve Leyla Hatemi, Peyman Muadi, Şahab Hüseyni, Sareh Bayat ile Sarina Farhadi'nin oynadığı 2011 İran drama filmi. Boşanmış bir orta sınıf İranlı çifti ile yaşlı babası için alt sınıf bir bakıcı tutmasını izleyen entrikaları konu edinmektedir.

20 Mart 2021 Cumartesi

Satıcı - İran Filmi-Asghar Farhadi

 


Farhadi her şeyden önce iyi bir gözlemci ve yazar. Kadın erkek ilişkilerindeki farklılaşan tepkilerin izini sürmeyi seviyor ve bunu gayet akıcı bir şekilde yapıyor. Senaryoda herhangi kafa karıştırıcı bir açıklık oluşmuyor ama buna rağmen hikayelerin özü herkes için farklı çıkarsamalar yapmaya müsait hale geliyor. Örneğin Emad'ın gittikçe şiddete bağlayan tavrı karşısında bizde duygudan duyguya geçiş yaptık. Hak verilen ve aşırı bulunan davranışların izinde karşı tarafın aczini sorgulatıyor ve onu çevreleyen aile halkının olayın karmaşasında yitip giden halini. Rana'nın yaşadıkları karşısında dibe vuran ruh hali, kocasının kendisi adına aradığı adaletle düzelmiyor aksine daha büyük bir suçluluk duygusu olarak üzerine çöküyor. Her halükarda kadın dünyası zarar görüyor ve faturası kadına biçilmiş oluyor. Emad'a ise farklı, bir parça da suçlu  bir tatmin duygusu hasıl oluyor. Karşı taraf ise toplumun ikiyüzlülüğünün başka bir hali olarak toplumun damarlarında dolaşmaya devam ediyor.

Satıcı oturmamış modernliğin ölümü ya da sakat kalması olarak da yorumlanabilir. Çünkü altında can cekişen bir adalet duygusu bulunuyor ve insanın bastırılmış hücreleri arasından şaha kalkmayı başarıyor. Farhadi yine bizi ortada buluşturmayı başarıyor.

Elly Hakkinda 2009 Türkçe Dublaj- İran Filmi-Asghar Farhadi

 


İran Sineması’nın teknik olarak gelişmiş ülke sinemalarıyla kıyaslandığında durumunun iyi olmadığı kimse için sır değildir. Sınırlı bütçeler, teknik kadronun yetersiz eğitimi, film ekibinin bir bütün olarak amatörlüğü, bilinen belli başlı olumsuzluklardır. Bu yüzden İran sineması genelinde, filmlerde ne anlatıldığı biçimsel unsurların yanında daha çok önemsenmiştir. Buna karşın, film üretim sayısının büyüklüğü, belli bir becerinin ve deneyimin gelişmesine olanak sağlamış, ustaca yapılmış filmler de çekilebilmiştir.* Farhadi buna örnek gösterilebilinir. O, durum hikâyelerini anlatmada oldukça başarılıdır. Bir Ayrılık filmi de tıpkı About Elly’deki gibi bir derdi olan ve meselesini didaktik bir söyleme dönüştürmeden anlatmayı başarır. Farhadi her iki filminde de aynı oyuncuları kullanır. Öyküsündeki sadelikten sinematografik bir şölen yaratır. About Elly filmi beyaz yalanlar diyerek masumlaştırmaya çalıştığımız yalanların açığa çıktıklarında insanları nasıl değiştirdiğini anlatan ve yargılamayı izleyicinin vicdanına bırakan oldukça başarılı bir film.

KİRAZIN TADI-TASTE OF CHERRY-TA'M E GUİLASS-KIYARUSTEMİ

 


''Bakış açınızı değiştirmelisiniz ki dünya değişsin.'' Bu söz bütün filmi özetliyor.Sadeliğin ve nesnelliğin önde olduğu bir filmdir.Filmde izlenimsel sahnelere çokça yer verilmiştir.Filmde bir hikaye vardı bir Türk doktora gider, parmağımla nereme dokunsam ağrıyor diyor ve doktor muayene ettikten sonra parmağın kırık diyor burada bakış açımızı değiştirsek farklı şeyler görürüz mesajı veriliyor.Sonu seyirciye açık bırakılmıştır bu da bizi düşündürür.Filmde teklifi kabul eden 3. kişinin intihar etmek istemesi ama dut yerken sabah olma hikayesi çok iyiydi.En çok sevdiğim replik "İntiharın buyuk günahlardan olduğunu biliyorum. Fakat mutsuz olmak da buyuk günah. Mutsuzken başka insanları incitirsiniz. Bu da bir günah değil mi?'' repliğiydi.İzlemenizi tavsiye ederim.

Yakın Plan(Close-Up)-Nema-ye Nazdik- Abbas Kiyarüstemi

 


Jean-Luc Godard,   “Sinema D.W. Griffith ile baslar, Kiarostami ile sona erer” derken,   Martin Scorsese,   “O, sinemada sanatsal yaraticilik düzeyinin doruk noktasidir” diyerek Iranli usta yönetmene olan hayranligini dile getirir.   Abbas Kiarostami nin basyapitlarindan  ‘Nema-ye Nazdik (Close-Up yani  Yakin Plan ) yönetmenin filmografisi içinde ‘gözbebegim’ diye andigi filmidir. Gündelik hayatta gerçek ile kurmacanin içiçe geçmesiyle Kiarostami nin takintisini da yakalamis oluruz. Yoksul sinema tutkunu Hüseyin Sabzian, zengin yasli bir kadinla otobüste tanisir, kendisini Muhsin Mahmelbaf (ünlü Iranli yönetmen) olarak tanitir ve kadin bu ünlü yönetmeni ailesiyle tanistirmak için evlerine davet eder. Hüseyin, yeni çekecegi filmine para yardimi yapmalari karsiliginda aile üyelerinin bu filminde rol alabileceklerine onlari ikna eder. Fakat varlikli Ahankhah ailesi evlerini soyacagindan süphelenerek Hüseyini polise ihbar ederler. Hüseyin Sabzian tutuklanir, sorgulama ve mahkeme süreci baslar.   Filmde bu süreç, zekice kotarilmis ince bir anlatimla, olayda adi geçen gerçek kisiler de (Sabzian, Ahankhah ailesi, hirsli gazete muhabiri, yönetmen Mahmelbaf veKiarostami’nin kendisi) ‘rol alarak’ belgesel havasinda yeniden canlandirilir. Hatta dava sürecine bizzat katilmak için yargi organlarina basvuran Kiarostami’ye izin verilir ve sorgulama sahnelerinde yönetmeni de görürüz. Sabzian’in bir suçlu mu yoksa bir akil hastasi mi oldugunu kendi içimizde tartisirken, Kiarostami bizi öykünün daha da derin noktalarina yöneltir. Sinema sanatina tutkuyla bagli bu yoksul adamin, toplum içinde daha çok sayginlik kazanmak ve kendini daha degerli hissetmek için bu maceraya atildigini hissetmeye baslariz. Yönetmen bizi sürekli, ‘aslinda gerçek dedigimiz sey nedir?’ ‘kurmaca olanla gerçek olan nasil ayirt edilir?’ sorgulamasina yöneltir. Gerçek durusma çekimlerinde mahkeme salonuna kurulan iki kamera sayesinde, genis açili mercekle bir yandan mahkemenin genelini izlerken, öte yandan yakin plan çekimlerle de davanin psikolojik gerçeginin derinliklerini yakalamamiz saglanmistir.  

SİNEKLERİN TANRISI & LORD OF THE FLİES 1990

  Okyanus üzerinde iken uçakları kaza yapan otuz kadar Amerikan askeri okul öğrencisi yakınlardaki ıssız bir tropikal adaya çıkarlar. Kazada...